22 Ocak 2014 Çarşamba

KORKU MU? SEVGİ Mİ ?



Şu iki kelime beni nerden nereye getirdi. Düşündükçe yazdım , yazdıkça sorguladım, sorguladıkça yeniden öğrendim. Duygularımızın ne kadar önemli olduğunu, aslında duygularımızın bizi yönettiğini, kontrol edebilmeyi öğrenmenin gerçek özgürlük olduğunu keşfetmek bana yeni bir kapı açtı. 

Duygularımız çok önemli , onların farkında olmak bizim bir adım önde olmamızı sağlar.

İnsanların düşüncelerini ya da davranışlarını etkileyen en önemli unsurlar duygularıdır. Duyguların başlangıcında ise ya sevgi vardır ya da korku. Kısacası temelinde iki duygu var diye düşünebiliriz. Diğer bütün duygular bu iki duygunun değişik türevleridir. Aslında aynı kaynaktan çıkan duyguların farklı şekillerde ifade edilmesidir.

Korku ; bize zarar veren, yanlış yapmamıza neden olan, bizi hapseden, daraltan, sınırlandıran, sıkan, engel olan, sürekli sömüren, amalara keşkelere mahkum eden, sahiplenen, daha saldırgan yapan, ön yargılı bakmamızı sağlayan, yıpratan, yoran, yalnızlaştıran, cesaretimizi kıran, kararsız, kaygılı ... vs. olmamızı sağlayan bütün negatif olumsuz duyguların kralıdır.

Sevgi ise; bizi iyileştiren, şefkatle sarıp sarmalayan, kucaklayan, güven veren, özgürleştiren, mutlu eden, rahatlatan, doğru olmamızı sağlayan, paylaşan, açık olan, genişleten, hoşgörülü, saygılı, şakacı, neşeli sadık, sevecen, iyilik sever ...vs. olmamızı sağlayan bütün olumlu duyguların kraliçesidir.

Korku sahip olduklarına sımsıkı yapışır, onları boğar. Sevgi sahip olduklarını paylaşır, bilir ki evrende hiç kimse hiç bir şeyin sahibi değildir.

Korku yakınlık ister olmazsa zorla şerle sahip olmak ister .... Sevgi yakınlığı sevecenlikle ister. Bilir ki aslında sadece gönülden gelen yakınlıktır gerçekte var olan.

Korku bırakmak istemez. Sevgi özgür bırakır. Ama asla vazgeçmez. Sevginin vazgeçemeyecek kadar özgür bırakmak olduğunu bilir.

Korku cesaretimizi kırar. Sevgi bağrına basar.

Korku enerjimizi her daim sömürür bir parazit gibi. Sevgi gücüne güç katar.Enerjisini bütün evrene yayar. Bilir ki bumerang gibi geri dönecektir.

Korku öfkeyi sever, hırçındır. Sevgi hoşgörüden yanadır.Şefkatlidir. Hoşgörünün ve şefkatin bütün kapıları açtığını bilir.

Korku hata yaptırır, kızgınlık doğası gereğidir. Sevgi affeder, bir kez daha şans verir. Yanlışların hesabını yapmaz. Bilir ki affeden yüreklerde sevgi yeşerir, can bulur.

Anlaşılıyor ki sevgiden kaynaklı düşünceleri seçtiğimizde yaşamı sürdürmek o kadar zevkli bir hale gelir ki onun da ötesine geçer insan yaşarken. Kazanmaktan başarmaktan daha öte bir gerçeklik boyutuna ulaşırız. Sadece bütün yapacağımız sevgide kalmayı istemek . Sevgide kaldıkça mutlu, özgür, huzurlu , cesur, neşeli, memnun, güvenilir, dost ya da saygı değer olmayı başarabiliriz. Korkuyu seçtiğimiz zaman ise neleri yaşamımıza çektiğimizi söylemek istemiyorum artık. Eğer kaygılı, öfkeli, hırçın, korkak, beceriksiz, sevimsiz, sabırsız, sıkıcı, itici, yetersiz ya da mutsuz bir insan olmayı arzuluyorsanız ne yapacağınızı biliyorsunuz. Korkuyu çağırdığınız anda etrafınızı sarıverirler.

Sevginin ürettikleri mi yoksa korkunun çağırdıkları mı? Seçim sizin.

Sevgiyi mi seçiyorsunuz?

İşte o zaman gerçekte kim olduğumuzun inanılmaz olağanüstü güzelliğini deneyimlemeyi seçeriz. Sevgide kalmayı öğrendikçe zenginleşir, çoğalırız, bir olduğumuzun, bütünün bir parçası olduğumuzun farkında oluruz. Kendimizi buluruz. Yaşam amacımızı keşfeder daha çok haz alarak ruhumuzu besler, özgürleştiririz. Bu hayattaki hepimizin ulaşacağı en yüksek zirveye ulaşırız. Varoluş sebebimizin özünün "sevgi" olduğunu düşünürsek eğer, sevgide kalmayı öğrenmek en büyük dersimiz olmalıdır.

Sevgiyle kalın.

23.01.2014

18 Ocak 2014 Cumartesi

ADAM OLMAK

Geçenlerde Çıtlık Dergisini okurken gözüme ilişen bir şiir oldu. Şiiri okuyunca üniversite yıllarıma geri döndüm birden. 20 küsür yıl önce okuduğum hatta kendi el yazımla şiir defterime yazdığımı hatırladım birden . O yıllarda bu şiiri nerdeyse ezberlemiştim. Her cümlesine ayrı bir gün düşünüp duracağın ve hayatını tek tek sorgulayacağın bir şiirdi bence. Beni çok etkileyen uzun süre üzerinde düşündüğüm bir şiir tekrar karşıma çıktı 20 küsür yıl sonra ... Adam olmuş muyum bilmiyorum ama hayatın bana acımasızca çok değer kattığı belli.
İşte bu şiiri sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum.

Eğer, çevrendekiler haksızcasına seni suçladıkları zaman; sen soğukkanlılığını koruyabilirsen,

Eğer, herkes senden kuşkulandığı halde onların kuşkularını hoşgörü ile karşılayabilir ve kendine güvenini yitirmezsen,

Eğer bekleyebilir ve beklemekten yorulmazsan yada senden nefret edenlere nefretle karşılık vermezsen ve gene de ne çok iyi görünmeye çalışır ne de çok akıllıca sözler söylemezsen,

Eğer hayaller kurabilir ama bu hayallerine tutsak olmazsan,

Eğer düşünebilir ama düşüncelerinin esiri olmazsan,

Eğer zafer ve felaketle yüz yüze gelir ve bu ikisini de aynı şekilde karşılayabilirsen,

Eğer söylediğin doğru sözlerin düzenbazlar tarafından değiştirilip kafası çalışmayan insanları aldatan bir tuzak haline getirilmezsen ve dayanabilirsen,
Yada hayatını adadığın şeylerin bir anda yıkılıvermesini seyredebilir ve oturup eskimiş aletlerle onları yeniden kurabilirsen,

Eğer bütün kazançlarını bir hamlede şansın kucağına atıp kurban edebilirsen ve sonra sil baştan başlayabilir ve yitirdiklerinden ötürü hiç yakınmazsan,

Eğer en kötümser halinde dahi yüreğini, sinirlerini ve enerjini yeniden seferber edebilir ve amacına ulaşmak için çabalayabilirsen ve sana kendi iradenden başka DAYAN diyecek hiç kimse yokken gene de dişini sıkmasını bilirsen,

Eğer cahillerle haşır neşir olduğun halde erdemlerini yada krallarla birlikte olduğun halde kibirlenerek sağduyunu yitirmezsen,

Eğer herkese değer verir ama gene de kimseye fazla güvenmemeyi öğrenmişsen,

İşte! o zaman dünya da içindeki her şeyde senindir;

Hatta daha da ötesinde... Oğlum sen adam olmuşsun demektir.

RUDYAN KİPLİNG

1 Ocak 2014 Çarşamba

YİNE YENİDEN

NİCE YILLARA SEVGİLİ DOSTLAR

Bir yılı daha devirdik. Ölümler, düğünler, doğumlar, başarılar, acılar, kederler, hüzünler, isyan, sevinçler, mutluluklar vs.. Kah acılara gark olarak kah sevinçlere boğularak yaşadık en güzelinden her duyguyu. 

Neresinden bakmak lazım hayatın diye düşünüyorum. Marifet her iki tarafını da görmesini bilmekten geçiyormuş. Çünkü her yaşadığı insana yeni bir değer katıyormuş. 2013 yılı benin için uğursuz bir sayı gibi gözükse de galiba öyle olmadı. Bu dünyadan erken ayrılmak isteyenler vardı. Yol verdi hayat onlara çekildiler usulca... Kalanlar her yaşadıklarından dersler çıkarıp gönül hanelerine koydular artılarını eksilerini ve yollana devam ediyorlar.

Bütün bildiklerimin ters yüz olduğu bir yıldı. Kafamın hayli karıştığı, beynimde düşüncelerin bir tilki gibi dönüp durduğu "Boşa koysam dolmadığı, doluya koysam almadığı" bir dönemdi.

Öyle hiç böbürlenmeye gelmiyormuş hayat,Ben bilirim deyip ahkâm kesmek hiç değilmiş.

Büyük konuşmaya gelmiyormuş. "Büyük lokmayı ye büyük laf etme" derler ya işte öyle bir şeymiş.

İnsan hep sevmediği neyse onunla terbiye ediliyormuş meğer . Düşmanın bile olsa sevmeye çalışmakmış asıl olan.

En kıymetli olanda ne ev ,ne araba, ne de paraymış. Zamanmış meğer kıymetli olan. Tutamıyormuşsun çünkü...

Hayat beklemeye gelmiyormuş. Ertelemeden yaşamak lazımmış hayatı.Bak nerdeyse bir yıl olacak evimden ocağımdan yurdumdan yüreğimden ayrılalı. Geri gelmeyecekse gözleri yatırıp ıraklara beklemenin anlamı yokmuş. Yeni uğraşlarda hayat bulmak gerekliymiş.

Bildiğini sandığın şeyleri aslında hiç bilmemekmiş. Koca bir yalanmış öğrendiğimizi sandığımız şeyler. Hayat bize tokadını attığında ters yüz oluveriyormuş her şey...Esas ondan sonra öğrenilenlermiş kalıcı olan...

İçinden geldiği gibi yaşamakmış "kim ne der"ine takılmadan." An"ı yaşamakmış en çılgınından.

İçindeki çocuğun sesini dinlemekmiş...

İllaki zıddıyla anlam buluyormuş her şey ve her ikisini de aynı şekilde karşılayabilmekmiş marifet. Ne çok üzülmek ne de çok sevinmekmiş.

Hiç bir şey sürekli aynı değilmiş her an değişiyormuş her şey ...o halde aynı kalmakta diretmemekmiş. Uyum sağlamakmış sürece...

İstemediğimiz durumlara katlanmak değil, sabretmesini öğrenmekmiş önemli olan...

En önemlisi de neymiş biliyor musunuz?

Sevmek! Emek vermek demekmiş. Emek vermek ise vazgeçemeyecek kadar özgür bırakmak demekmiş. Koşulsuzmuş. Keşkeleri, amaları yokmuş.Sadece severmiş seven.Sonunu düşünmeden sevilmeme ihtimaline rağmen...

2014 yılı gökkuşağının bütün renklerini getirsin. Yağmurun serinliğini, toprağın kokusunu, çimenlerin yeşilini, "Deniz"in mavisini , Güneş'in içimizi yakan kor ateşini getirsin. Baharın uyanan doğasını, kuşların, kuzuların seslerini, ırmakların çağıldayışlarını, dünyanın bütün renklerini önümüze sersin. İçmeden sarhoş etsin bizi.Yaptığımız yapacağımız her şeye "aşk" karışsın.

Ne varsa hayata dair girsin de çıkamasın içinden...Aşkla yeniden anlam bulsun her şey.Sevgi sarsın dört bir tarafımızı.

Aşk içimizde... Aşk bize dair olan her şeyde...

HAVVA UYAR