24 Kasım 2013 Pazar



Sen yok musun sen,
Ne zaman geleceğini söylemeyen,
Farkedildiğinde artık...
Geride kurtaracak birşey bırakmayan,
Yıkıp, yakan, kül eden,
Giderken de ardına bakmadan çekip giden...
Ah! Sen yok musun sen!

22.10.2013

19 Kasım 2013 Salı

PEYNİRİMİ KİM KAPTI?

3. BÖLÜM
Labirente yola çıktığında dönüp geldiği yere bakmış. Oranın ne kadar rahat olduğunu düşünmüş.Evet, orada peynir yokmuş ama bir şeyler onu geri çekiyormuş. Bir an yapmak istediğinden emin olamamış.

Sonra KORKMASAYDIN NE YAPARDIN? diye düşünmüş.

Korkunun bazen iyi olduğunu biliyormuş. Bir şeyler yapmazsanız her şeyin daha kötüye gideceğinden korktuğunuzda, bu sizi harekete geçirir. Ama hiç bir şey yapamayacak kadar korkmak iyi değildir.

Sonra derin bir soluk almış. Bilinmeyen bir yere doğru koşmaya başlamış.Uzun süredir peynir bulamadığı için zayıf düştüğünden peynir arayışı onu daha da zorlamış.

BUNDAN SONRA ELİNE FIRSAT GEÇTİĞİNDE DEĞİŞİME DAHA ÇABUK ADAPTE OLACAĞINA DAİR KENDİ KENDİNE SÖZ VERMİŞ.

Bu her şeyi kolaylaştıracakmış çünkü.

Sonraki ilerleyen günlerde Kırın,  küçük peynirler bulmuş. Hiç yoktan iyiymiş. Gücünü toplamasına yardım etmiş. Labirentin zorluklarını gördükçe bazen endişeleniyormuş. Ama yine de onun korktuğu kadar kötü değilmiş.Peynir  bulamadan yaşamaktan daha iyiymiş.
ARTIK KONTROL ONUN ELİNDEYMİŞ.DURUP BAŞINA GELECEKLERİ BEKLEMEK ZORUNDA DEĞİLMİŞ.
Üstelik küçük fareler bunu yapabiliyorsa kendisi de yapabilirmiş. Artık peynirin bir gecede yok olmadığını da anlamış. Azar azar kaybolmuş. Eğer isteselermiş başlarına gelecekleri görebilirlermiş, ama görememişler.

Kırın, OLANLARI GÖZLEMLEMESİ VE DEĞİŞİME HAZIRLIKLI OLMASI HALİNDE BU DEĞİŞİMİN ONU SARSMAYACAĞINI ANLAMIŞ. Farelerin yaptığı da buymuş aslında.

Kırın,  peynir ararken tam bulduğunu düşündüğü noktada, yenilmiş olduğunu görünce hayal kırıklığına uğruyormuş. Korkuları onun bütün benliğini sardığında kendisine hep aynı soruyu soruyormuş.KORKMASAYDIN NE YAPARDIN?  Aslında korkusunun  arkasında yatan neden yalnız kalmakmış.
Kırın,  labirentte kendisini iyi hissettiği zamanları hatırlamış. Bunlar hareket ettiği zamanlarmış.

YENİ BİR YÖNE DOĞRU HAREKET EDERSEN ARADIĞINI BULMAN KOLAYLAŞIR.

Önünde duran karanlık yola bakmış ve içi yine korkuyla dolmuş.Başına gelebilecek her türlü kötülüğü düşünmüş. Ölmekten korkuyormuş. Sonra kendi kendine gülmüş. 

KORKULARININ HER ŞEYİ DAHA DA KÖTÜLEŞTİRDİĞİNİ ANLAMIŞ. Bu yüzden korkmaması halinde yapacağı şeyi yapmış.Yeni bir yöne doğru ilerlemiş. Büyük bir şaşkınlıkla, giderek keyif aldığını farketmiş. "Bir parça peynirim bile yok, nereye gittiğimi bile bilmiyorum. Ama kendimi çok iyi hissediyorum. Neden acaba?" diye düşünmüş. Çok geçmeden neden kendini bu kadar iyi hissettiğini anlamış.

KORKULARININ ÖTESİNDE HAREKET EDERSEN, KENDİNİ ÖZGÜR HİSSEDERSİN.
Korkusunu yendiğinde her şey ona daha fazla keyif vermeye başlamış.Her şeyi daha da güzelleştirmek için kafasında bir resim çizmeye başlamış. Ayrıntılı bir şekilde kendisini en sevdiği peynirlerin arasında otururken görmüş, yediğini ve yediklerinin tadını çıkardığını hayal etmiş.Yeni peynirin görüntüsü gözünde netleştikçe inancı güçlenmiş.

Labirentte daha güçlü ve azimle koşmaya başlamış.Çok geçmeden bir peynir istasyonu bulmuş. Bu daha önce hiç görmediği türden peynirlermiş. Ama harika görünüyorlarmış. Hepsinden tatmış. Gücünü yeniden kazanmaya başladığını hissetmiş. Buradaki peynirler daha önceden yendiği için sadece kırıntıları varmış. Ama olsun, artık yeni peynir bulma ümidini hiç yitirmemiş.İhtiyaç duyduğu şeyi bulmanın an meselesi olduğunu biliyormuş. İçinde aradığı şeyi çoktan bulduğuna ilişkin bir his varmış.

Onu mutlu eden şeyin  sadece peynire sahip olmak olmadığını fark etmiş.

KORKULARI ONU YÖNETMEDİĞİ ZAMAN MUTLUYMUŞ.

Önceleri hep peyniri bulamamaktan ya da istediği kadar elinde tutamamaktan korkmuş.Yolunda gidecekleri değil yolunda gitmeyecek şeyleri düşünmüş  hep. Yeni peynir arayışına gireli beri düşünceleri değişmeye başlamış.Yeni inançları yeni davranışlara teşvik ediyormuş.Artık peynirsiz durumdayken davrandığından, daha farklı davranıyormuş.
İnançları değiştirdiğimizde davranışları da değiştirebileceğimizi biliyormuş artık. Değişimin size zarar vereceğine inanabilirsiniz Ya da yeni peynir bulmanın değişimle olacağına inanabilirsiniz.

HER ŞEY SİZİN NEYE İNANMAYI SEÇTİĞİNİZE BAĞLIDIR.

Kırın,  değişimi daha çabuk kabullense yeni peynir arayışına daha erken başlasa o zaman her şey daha kolay olacakmış. Artık;

 KÜÇÜK DEĞİŞİKLİKLERİ ERKEN FARKETMENİN BÜYÜK DEĞİŞİKLİKLERE KOLAY ADAPTE OLMAYI SAĞLADIĞINI biliyormuş.

Çok geçmeden beklenen şey olmuş.Gördükleri karşısında küçük dilini yutacakmış nerdeyse.Etraf o güne kadar hiç görmediği peynirle doluymuş.Bir an bunun gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu anlayamamış. Ta ki Koklarca ve Koşarcayı, karınları şişkin, görene kadar Bir birlerine selam vermişler. Ayakkabılarını eşofmanlarını çıkarıp ihtiyaç duyduğunda kolayca giyebileceği şekilde yerleştirmiş. Sonra:

YAŞASIN DEĞİŞİM diye haykırmış. Onu değiştiren şey neymiş peki? diye düşünmüş. Sonra gülmüş. Değişimin en hızlı yolunun kendi hatalarımıza gülebilmek sonra da bunu unutup devam edebilmekmiş.


Mırın'a ne mi olmuş? Değişimi kabullenirse onun da aradığı peyniri bulabileceğini biliyormuş.Arkadaşı için dua etmiş.

14 Kasım 2013 Perşembe

PEYNİRİMİ KİM KAPTI?

Umarım beğenmişsinizdir. Şimdi ikinci bölümde sıra. İyi okumalar.
2. BÖLÜM
Koklarca ve Koşarca aynı rutinlerini sürdürüyorlarmış.Her sabah peynir istasyonunun etrafında dolanıyor, kokluyor, koşturup duruyormuş. "Bir değişiklik var mı?"  diye etrafı kolaçan ediyorlarmış. Sonrada oturup peynirlerini yiyorlarmış.Bir gün birde bakmışlar ki peynirden eser yok. Hiç şaşırmamışlar. Çünkü her gün peynirin azaldığını bildikleri için kendilerini bu kaçınılmaz sona hazırlamışlar ve içgüdüsel olarak ne yapacaklarını biliyorlarmış.Hemen boyunlarında hazır olan koşu ayakkabılarını çıkarıp ayaklarına geçirmişler. Çözümleri basitmiş. Peynir istasyonundaki durum değişmiş onların da değişmesi gerekiyormuş. Hiç vakit kaybetmeden yeni peynir arayışına girmişler.

Aynı gün Mırın ve Kırın 'da peynirlerinin yok olduğunu görmüşler."Peynirimi kim kaptı?" diye haykırmışlar. Gözlerine inanamıyorlarmış.Şaşkınlıktan donakalmışlar. Çünkü buna hiç hazır değillermiş. Peynir onlar için çok önemliymiş. Uzun süre ne yapacaklarını düşünmüşler. Hiç bir şey bulamamışlar. Başlarına gelen adaletsizliğe sövüp saymışlar. O gün eve aç ve umutları yıkık bir şekilde gitmişler.

PEYNİR SENİN İÇİN NE KADAR ÖNEMLİYSE , ONU BULMAYI O KADAR ÇOK İSTERSİN..

Ertesi gün İstasyona gitmişler hâlâ peynirlerini bulmayı ümit ediyorlarmış.Ancak durum değişmemiş.Peynir yokmuş.Yine boş sözlerle zaman kaybetmişler. Koklarca ile Koşarca akıllarına gelmiş. "Bizim bilmediğimiz neyi biliyor olabilirler."  diye düşünmüşler. Mırın küçümseyerek "Onlar basit fareler ne biliyor olabilirler ki... Biz insancıklarız, özeliz.Daha akıllıyız." demiş. Kırın "Ama şu anda pek akıllıca davranmıyoruz. Burada bir şeyler değişiyor. Belki bizimde değişmemiz bazı şeyleri farklı yapmamız gerekiyor." demiş.

Kırın bir öneride bulunmuş. "Belki de artık başımıza neden bunlar geldi demektense, yeni peynir aramaya çıkmalıyız, ne dersin?"  

Mırın karşı çıkmış. Çünkü yeni peynir ararken karşısına çıkacak kötü durumları düşününce korkuyormuş.

Bu arada Koklarca ve koşarca labirentte bir ileri iki geri bazen de çıkmaz yollara saparak bıkmadan usanmadan peynir aramışlar. Sonunda aradıklarını bulmuşlar.Şimdiye kadar hiç görmedikleri büyük bir peynir kaynağıymış buldukları.

Mırın ve Kırın hâlâ durum değerlendirmesi yapıyorlarmış.Artık hiç peynirleri olmadığı için çaresizlermiş, giderek daha da öfkelenip birbirlerini suçluyorlarmış.Kırın,  fare dostlarını düşünüyormuş. Onların peyniri bulup bulamadığını merak etmiş. Labirentte ordan ora koştururken çok zorlandıklarına inanıyormuş. Bazen de yeni peynir bulduklarını ve bunun tadını çıkardıklarını HAYAL ETMİŞ. Birden yeni peynir bulmak için labirentte keşif gezisine çıkmanın kendisine ne kadar iyi geleceğini düşünmüş. Nerdeyse peynirin tadını hissediyormuş. Peyniri ne kadar gözünde net canlandırırsa arama isteği o kadar çoğalıyormuş.

Kırın "Hadi gidelim." demiş.

Mırın "Hayır! Burası çok rahat, üstelik dışarısı tehlikeli." demiş.

Kırın,  peynir aramak için ne kadar fikir öne sürse de Mırın' ı hiç ikna edemiyormuş. Başarısız olma korkusu yeni peynir bulma umutlarını yok ediyormuş.

Böylece insancıklar her gün AYNI ŞEYLERİ YAPMAYA DEVAM ETMİŞLER. Olup bitenleri bir türlü kabul etmek istememişler. Her gün gerginlikleri,  huzursuzlukları artmış. Kâbuslar görerek uyanmaya başlamışlar. Açlık ve stres yüzünden giderek güçsüz düşüyorlarmış. Kırın artık sıkılmaya başlamış. Sonunda kendi kendine gülmeye başlamış. "Bana bak Kırın!" demiş.
"SÜREKLİ  AYNI ŞEYLERİ YAPIYORSUN, SONRA DA NEDEN HİÇBİR ŞEY DÜZELMİYOR DİYE SORUYORSUN .DÜZELSE SAÇMALIK OLMAZ MIYDI?"

 Kırın, labirente dönme fikrinden hoşlanmıyormuş. Çünkü kaybolacağından eminmiş. Ama korkunun  kendisine neler yaptığını görünce kendi kendisiyle alay etmiş.Eşofmanlarını ve koşu ayakkabılarını güçlükle araya araya bulmuş. Ayakkabılarını ayağına geçirirken  Mırın hâlâ  "Burada kalmalı, peynirin gelmesini beklemeliyiz"  diyormuş.

Kırın "Bazen bir şeyler değişir ve bir daha asla eskisi gibi olmaz. Bu da o zamanlardan biri. Hayat devam ediyor. Biz de devam etmeliyiz." demiş. Yeni peynirin ona getireceği güzel şeyleri düşünüp yeniden cesaretini toplamış. Korkusunun onu yenmesine izin vermemiş. Arkadaşını ikna edebilmek için son bir söz söylemiş ama yine boşunaymış.

DEĞİŞMEZSEN SÖNÜP GİDERSİN!

11 Kasım 2013 Pazartesi

PEYNİRİMİ KİM KAPTI?

Merhaba Sevgili  Arkadaşlar!

Okumaktan hoşlanıyorsanız ve okuduklarınızın sizi geliştirdiğini düşünüyorsanız  tam da yerine geldiniz. Sizinle paylaşmayı istediğim kısa bir hikâye var. Benim için bugüne kadar okuduğum kişisel gelişimle ilgili bütün kitapların özeti niteliğindeydi. Basit, çarpıcı ve etkileyici...Okurken  sıkılmanızı istemiyorum.  Bu amaçla sanki bir "arkası yarın" gibi hikâyeyi üç bölüm halinde sizlerle paylaşmayı plânlıyorum.  Uzun yazıları okumaktan hoşlanmıyorsanız  sakın başlamayın derim.

Şimdiden  sizlere keyifli dakikalar diliyorum. Hikâyenin sonunda yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Acaba siz hangi karaktersiniz? Hadi bakalım kolay gelsin.

Öykü  kısa olmasına rağmen,  özümsenmesi uzun zaman alacak türden bir eser... Değişime adapte olmanın ne kadar elzem bir durum olduğunu basit ama çarpıcı bir şekilde anlatıyor.  Başarıya ulaşmanın anahtarının değişim  olduğu gerçeğini tokat gibi yüzümüze vuruyor. Hem de  bir labirentte peynir arayan basit fareler ve insancıklar üzerinden  bunu yapıyor. Beni etkileyen tarafı da bu noktada zaten. Neyse sözü fazla uzatmadan öykünün adını söylemek istiyorum.

Öykünün adı "Peynirimi Kim Kaptı?" Sakın bana bakmayın ben kapmadım.

Öyküde;

Bir labirentte peynir arayan dört sevimli karakterin yaşadığı değişimler var.
Burada peynir, yaşamda sahip olmak istediğimiz her şey; meslek, ilişki, para, ev, özgürlük, sağlık, şöhret vs.

Labirent, istediğimiz şeyi arayarak zaman geçireceğimiz yer; çalıştığımız şirket, yaşadığımız toplum ya da sürdürdüğümüz ilişkiler gibi.

Ve dört sevimli karakter;  Koklarca ve koşarca adındaki fareler ile Mırın ve Kırın adındaki insancıklar.

Fareler basit yanlarımızı, insancıklar karmaşık yanlarımızı temsil ediyorlar.

Koklarca,  adı üstünde değişimin kokusunu alıyor, Koşarca yine adından anlaşılacağı gibi hemen harekete geçiyor. Mırın başına kötü şeyler gelmesinden çok korktuğu için değişime karşı koyan bir özelliğe sahip iken Kırın ise zamanla değişimin daha iyi sonuçlar vereceğini görüp buna uyum sağlayan bir karakter. Yani bazen koklarca gibi değişimi  hemen hissediyoruz, koşarca gibi harekete geçiyoruz ya  Mırın gibi değişimden korkup karşı koyuyoruz ya da Kırın gibi değişimin daha iyi sonuçlar vereceğini görerek uyum sağlıyoruz.  Bunlardan biriyiz aslında,  ama hangisi?  Hangi yolu seçersek seçelim  aslında ,hepimizin ortak noktası labirentte yolumuzu bulma ve değişen zamanda başarılı olma ihtiyacıdır.

Gerçekten peynirinizi kim kaptı bilmek ister misiniz?

Öykü başlıyoooor....

Bir zamanlar karınlarını doyurmak, mutlu olmak için peynir arayan , labirentte koşturup duran dört küçük karakter varmış.Fareler koklarca ve Koşarca; insancıklar ise Mırın ve Kırın'mış.
Her sabah eşofmanlarını ve ayakkabılarını giyip labirent içinde koşarak peynir arıyorlarmış. Labirentte hiçbir yere açılmayan karanlık köşeler, çıkmaz yollar da bulunuyormuş. Kaybolmak işten bile değilmiş.Ancak yolunu bulabilenler için, labirent,  çok daha güzel yaşam sürmeyi sağlayacak sırlarla doluymuş. Farecikler basit yollarla ararken insancıklar akıllı beyinleriyle çok daha karmaşık yolları deniyorlarmış. Sonunda hepsi kendi yollarıyla aradıkları şeyi keşfetmişler. Peynir istasyonunu bulmuşlar. Ondan sonra her sabah  fareler ve insancıklar, koşu ayakkabılarını giyip peynir istasyonuna koşmuşlar.Çok geçmeden de kendi rutinlerini tutturmuşlar. Fareler her sabah uyanıp koşarak geliyorlar koşu ayakkabılarını çıkarıp bağcıklarını bağlayıp boyunlarına asıyorlarmış. İhtiyaç duyduklarında hemen ulaşabiliyorlarmış çünkü. Sonrada peynirin tadını çıkarıyorlarmış.


Bir süre sonra insancıklarda yeni bir sistem benimsemiş. Nasıl olsa peynir orada duruyormuş, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi. Her gün biraz daha geç uyanmışlar,  Evlerini peynirin olduğu yere taşımışlar. Sonsuza kadar burada mutlu yaşayacaklarını düşünüyorlarmış. Peynire sahip olduklarını bilmek onlar için mutluluk vericiymiş. Aradan zaman geçtikçe Mırın ve Kırının rahatlığı küstahlığa dönüşmüş. Öyle rahatlarmış ki neler olup bittiğini farketmemişler bile.

1. BÖLÜM SONU