11 Kasım 2013 Pazartesi

PEYNİRİMİ KİM KAPTI?

Merhaba Sevgili  Arkadaşlar!

Okumaktan hoşlanıyorsanız ve okuduklarınızın sizi geliştirdiğini düşünüyorsanız  tam da yerine geldiniz. Sizinle paylaşmayı istediğim kısa bir hikâye var. Benim için bugüne kadar okuduğum kişisel gelişimle ilgili bütün kitapların özeti niteliğindeydi. Basit, çarpıcı ve etkileyici...Okurken  sıkılmanızı istemiyorum.  Bu amaçla sanki bir "arkası yarın" gibi hikâyeyi üç bölüm halinde sizlerle paylaşmayı plânlıyorum.  Uzun yazıları okumaktan hoşlanmıyorsanız  sakın başlamayın derim.

Şimdiden  sizlere keyifli dakikalar diliyorum. Hikâyenin sonunda yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Acaba siz hangi karaktersiniz? Hadi bakalım kolay gelsin.

Öykü  kısa olmasına rağmen,  özümsenmesi uzun zaman alacak türden bir eser... Değişime adapte olmanın ne kadar elzem bir durum olduğunu basit ama çarpıcı bir şekilde anlatıyor.  Başarıya ulaşmanın anahtarının değişim  olduğu gerçeğini tokat gibi yüzümüze vuruyor. Hem de  bir labirentte peynir arayan basit fareler ve insancıklar üzerinden  bunu yapıyor. Beni etkileyen tarafı da bu noktada zaten. Neyse sözü fazla uzatmadan öykünün adını söylemek istiyorum.

Öykünün adı "Peynirimi Kim Kaptı?" Sakın bana bakmayın ben kapmadım.

Öyküde;

Bir labirentte peynir arayan dört sevimli karakterin yaşadığı değişimler var.
Burada peynir, yaşamda sahip olmak istediğimiz her şey; meslek, ilişki, para, ev, özgürlük, sağlık, şöhret vs.

Labirent, istediğimiz şeyi arayarak zaman geçireceğimiz yer; çalıştığımız şirket, yaşadığımız toplum ya da sürdürdüğümüz ilişkiler gibi.

Ve dört sevimli karakter;  Koklarca ve koşarca adındaki fareler ile Mırın ve Kırın adındaki insancıklar.

Fareler basit yanlarımızı, insancıklar karmaşık yanlarımızı temsil ediyorlar.

Koklarca,  adı üstünde değişimin kokusunu alıyor, Koşarca yine adından anlaşılacağı gibi hemen harekete geçiyor. Mırın başına kötü şeyler gelmesinden çok korktuğu için değişime karşı koyan bir özelliğe sahip iken Kırın ise zamanla değişimin daha iyi sonuçlar vereceğini görüp buna uyum sağlayan bir karakter. Yani bazen koklarca gibi değişimi  hemen hissediyoruz, koşarca gibi harekete geçiyoruz ya  Mırın gibi değişimden korkup karşı koyuyoruz ya da Kırın gibi değişimin daha iyi sonuçlar vereceğini görerek uyum sağlıyoruz.  Bunlardan biriyiz aslında,  ama hangisi?  Hangi yolu seçersek seçelim  aslında ,hepimizin ortak noktası labirentte yolumuzu bulma ve değişen zamanda başarılı olma ihtiyacıdır.

Gerçekten peynirinizi kim kaptı bilmek ister misiniz?

Öykü başlıyoooor....

Bir zamanlar karınlarını doyurmak, mutlu olmak için peynir arayan , labirentte koşturup duran dört küçük karakter varmış.Fareler koklarca ve Koşarca; insancıklar ise Mırın ve Kırın'mış.
Her sabah eşofmanlarını ve ayakkabılarını giyip labirent içinde koşarak peynir arıyorlarmış. Labirentte hiçbir yere açılmayan karanlık köşeler, çıkmaz yollar da bulunuyormuş. Kaybolmak işten bile değilmiş.Ancak yolunu bulabilenler için, labirent,  çok daha güzel yaşam sürmeyi sağlayacak sırlarla doluymuş. Farecikler basit yollarla ararken insancıklar akıllı beyinleriyle çok daha karmaşık yolları deniyorlarmış. Sonunda hepsi kendi yollarıyla aradıkları şeyi keşfetmişler. Peynir istasyonunu bulmuşlar. Ondan sonra her sabah  fareler ve insancıklar, koşu ayakkabılarını giyip peynir istasyonuna koşmuşlar.Çok geçmeden de kendi rutinlerini tutturmuşlar. Fareler her sabah uyanıp koşarak geliyorlar koşu ayakkabılarını çıkarıp bağcıklarını bağlayıp boyunlarına asıyorlarmış. İhtiyaç duyduklarında hemen ulaşabiliyorlarmış çünkü. Sonrada peynirin tadını çıkarıyorlarmış.


Bir süre sonra insancıklarda yeni bir sistem benimsemiş. Nasıl olsa peynir orada duruyormuş, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi. Her gün biraz daha geç uyanmışlar,  Evlerini peynirin olduğu yere taşımışlar. Sonsuza kadar burada mutlu yaşayacaklarını düşünüyorlarmış. Peynire sahip olduklarını bilmek onlar için mutluluk vericiymiş. Aradan zaman geçtikçe Mırın ve Kırının rahatlığı küstahlığa dönüşmüş. Öyle rahatlarmış ki neler olup bittiğini farketmemişler bile.

1. BÖLÜM SONU