16 Şubat 2014 Pazar

BEKLENTİSİZ SEVMEK

Bugün Sevgililer Günü,

Her ne kadar Kapitalizmin insanlara dayattığı, zorlada olsa alışveriş çılgınlığına bir yenisini daha eklediği bir gün olsa  da bu günü seviyorum. En azından sevdiklerimize bir tatlı söz söylemek yada hiç almadığımız halde bir gül almayı düşünmek bile bu günü bence özel yapmaya yeter. Hepinizin sevgililer günü kutlu olsun diyorum ve sevdiklerinizin kıymetini bilenlerden olmanızı diliyorum.

Yine sevmekten bahsetmek istiyorum ancak; beklentisiz sevmeyi dillendireceğim bu defa...

Beklentisiz sevmek nedir sizce...

Nasıl seviyoruz acaba... Sonunda eğerler amalar mı var? Ama şöyle yaparsan... Eğer beni üzmezsen... Bugün dediğimi yaparsan ancak... vs. Belkenti var mı bu sevginin sonunda bir düşünün... Sevdiklerimizin bizi sevmesini istemek bile bir beklenti olurken beklentisiz nasıl sever insan?

Bugün beni aramadı demeden ya da şu an nerede acaba diye kendi kendimizi yiyip bitirmeden, doğum günümü hatırlayacak mı? Bana çiçek getirecek mi? Bir tatlı söz ve ya ruhumu okşayan bir çift laf edecek mi acaba demeden sevebilir mi insan sizce?
Onun size ait olmadığını kabul edip onu kendi özgür doğasıyla sevmeyi düşündünüz mü? Yanındaki bayan arkadaşına ya da kız arkadaşına aldırış etmeden ama aldırmıyormuş gibi davranmadan, gerçekten aldırmadan; bitecekse biter, bunu ben değiştiremem tıpkı beni sevmeyi bırakmasını değiştiremeyeceğim gibi diye düşünüp, onu yersiz kıskançlıklara boğmadan ve kendimizi gereksiz yere yıpratmadan vazgeçebilir miyiz acaba?

Belkide vazgeçebilmeyi öğrenebildiğimiz kadar sahip olacağız.

Hiç beklemeden çalan bir kapıda onu karşında görmek, ummadığınız bir anda güzel bir söz işitmek, bir hediye almak, beklemeden zamansız ne güzel olurdu değil mi?

Siz istediğiniz için değil o istiyor diye, gönlünden geldiği gibi, hesapsız  yapıldı mı tüm bunlar ve beklentisiz sevmenin tadına varabildiniz mi... İşte en güzeli en muhteşemi de böyle bir sevgi olurdu herhalde. Bugün beni hatırlamadı yerine  “Hiç beklemiyordum senin geleceğini" diyebilmek ne güzel bir duygu olurdu.

Onu ve kendimizi boğmadan gereksiz yere kıskançlıklara sebep olmadan, sahiplenmeden emek vererek ve özgür bırakarak ama asla vazgeçmeyerek sevmenin sevilmenin tadına varabilmek ...Sevmek demek bu olsa gerek.

Bir sürü beklenti içine girip kendimizi hayal kırıklıklarımızın içine hapsetmektense beklenmeyen anda gönülden yapılan sevgiye dair herşey hepimizi çok daha mutlu ederdi herhalde. Belki de bir çoğunuz bu yazıyı okurken iç geçirip " Nerdeee o hesapsız, beklentisiz sevgiler" diyorsunuz. Haklısınız belkide bir ütopya olmaya yüz tutuyor böylesi sevgiler. Çıkarın, ikiyüzlülüğün, hırsın kol gezdiği şu dünyada her zamankinden daha çok ihtiyacımız var beklentisiz sevgiye. Ne diyebilirim ki önce en yakınımızdan başlasak hesapsız sevmeye, öğrenemez miyiz? Yok mu böyle sevgiler istisnada olsa? Galiba yine önce kendimizi gerçekten sevmekten geçiyor her şey.

Zülfü Livaneli'nin güzel bir şarkısı vardır. "Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey" diyor ya. Doğru söze ne denir? Önce kendimizi sevelim sonra yaratılanı yaratandan ötürü sevmeyi öğrenelim.Ben Rabbimin yeryüzündeki bir suretiysem eğer evrendeki olan her şeyde onun bir parçasıysa o halde ben ve bana dair her şeyi sevmeyi seçiyorum.


Sevgiyle kalın.