BUGÜN BİR HIRSIZLIK YAPTIM
Arkadaşlar sormayın...Bugün ben bir
hırsızlık yaptım ama nasıl söyleyeceğim bilemiyorum. O kadar güzel bir gündü
ki... Benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı. Ne mi yaptım? Felekten bir gün
çaldım. Hem de kışın ortasında pırıl
pırıl mis gibi havasıyla Güneş'ini çaldım feleğin. Valla gelemeyenlere bir şey
diyemiyorum. Ne yapalım şanslarına küssünler. Böyle bir hava hem de kış
ortasında kaçmazdı.
Neyse gezimiz her zamanki gibi
Çınaraltı'ndan başladı. Ermenek yoluna dönüş ve Kırkyalan Köyü'nden sapılan yoldan ilerledi aracımız. Aracımızda
17 kişiyiz. Oldukça samimi, sıcak ve güzel bir ortam var. Harika... Böyle
ortamlar az bulunur arkadaşlar. Bu tür ortamlarda herkes birbiriyle konuşur ve
konuştukları da dinlenir. Bugün hava güzel olur mu? diyenlere Nihat hocam hemen
cevabı yapıştırıyor."Ben yukarıyla sözleşme yaptım. Bugün hava güzel
olacak." diyor. Gerçektende hava miiss. Deriiiin deriiiin nefesler alıp
veriyorum.
Mucuk'a varmadan Çiftçiler'e dönen yola sapıyoruz. Yüksek tepede
araç bizi bırakıyor. Yürüyüşümüz başlıyor. İlk olarak ısınma hareketlerini
yapıyoruz. Bir halka oluşturuyoruz, ortaya geçip ısınma hareketlerini
yaptırıyorum. Irmak boyunca yürümeye başlıyoruz. Herkes iyi ki gelmişiz diyor.
Manzarayı arada içimize çekerek, arada fotoğraflarla da destekleyerek ilerliyoruz. "Çay illede çay" diyorduk ya gezilerimizde...Valla bu defa
çaya doyurdular bizi. Her durağımızda nerdeyse hep çay içtik.
İlk durağımız çok
güzeldi. Bir tepenin üzerine kurulmuş dört köşe bir ev. İkinci katı da yapılıyor
ama henüz daha yarım.Yalnız ama heybetli bir ev diye düşündüm.Etrafında bir
tane ev yok.Girişte kocaman bir balkon var.Göksu ırmağına bakıyor. Alabildiğine
kayısı bahçeleri var. Bahar mevsiminde oranın güzelliğini hayal edemiyorum yada
güz mevsiminde nasıldır acaba sararan yaprakların armonisi. Ağaçlar
kışlıklarını giymesine rağmen güzeldi gerisini düşünemiyorum işte... Kedisi,
köpeği, tavuklarıyla, ağaçlardaki ilginç kuş yuvalarıyla çok hoştu.
Ev ahalisi
doğayı ve hayvanları çok seviyor olacak ki kedileri için arı kovanından bozma
bir yuva yapmışlar. Hele kuşlar için su kabağından yaptıkları yuvaya hasta
oldum. İrice uysal bir köpekleri vardı.İyice uyuşmuş belli ki o da keyfini
çıkarıyordu Güneş'in... Sonra değişik
taşlar fosillerle evin balkonunda değişik dekorlar oluşturmuşlar. Lavaboyu bile
özgün bir tasarımla süslemişler. Çok ilginç kendine özgü yaşayan farklı bir
evdi. Evin daha tamamlanmayan bir sürü yeri vardı ama ona rağmen çok orjinal
bir evdi. Ev tamamen bittiğinde orayı tekrar görmek isterim.
Bu kadar anlattığım evin kime ait
olduğunu söylemezsem ayıp olur herhalde. Ev sahibinin kendisini göremedik ancak
kızı ve hanımı ile tanışabildik ancak ... Ev Mehmet Çiftçiler'e aitmiş. İşte biz böyle Göksu manzaralı evde
hazırlanmış çaylarımızı güzel bir sohbet eşliğinde içtik.Bir gözümüz akıp giden
Göksü nehrindeydi hep.
Bir an öyle bir yerde benim de evim olmalı
diye düşündüm. Arada her şeyden herkesten kaçmak istediğinde gidecek böyle bir evi
olmalı insanın. Ne dersiniz? Fena olmaz değil mi?
Evet... İkinci durağımız da Göksu
nehrine tepeden bakıyorduk yine. Öğlen yemeklerimizi burada beraberce
paylaşarak yedik. Nihat hocam bize acı siyah zeytini yedirdi ya diyeceğim bir
şey yok. Allayıp pullayıp dalından yeni kopardığı zeytini sanki "Bu çok
değişik bir zeytin, herkes bunun bir tadına baksın." dedi bizde yuttuk
zokayı. Ağzına alan "Bu zeytin daha olmamış acı." demez mi. Tabi ki olmamış.Ah Nihat hocam! Dalından kopmuş acı
siyah zeytini yedirdin ya bizlere, alacağın olsun.
Güzel keyifli sohbetlerin arkası
gelmiyor bir türlü ama yolumuz daha uzun düştük yollara. Yol boyunca Çiftçiler,
Irmaklı ardından Köselerli' ye geliyoruz. Karşılaştığımız köylülerle merhabalaşıp kiminin elini sıkıyoruz, kiminin
sofrasına konuk oluyoruz, kiminin derdini dinliyoruz. Gerçekten memleketimi
seviyorum. İnsanları samimi ve sıcak kanlı...Son durak Mahmut Çetin'in
yeğeninin evi... Orada da çay faslı var, doya doya hem de... Çayıma küçük bir limon
dilimi bile koyabiliyorum. Süper...
Gezimiz araçlarımıza binip
koltuklarımıza uzandığımızda bitiyor aslında. Güzel, tatlı bir yorgunluk.
Hayata dair...
İşte! güzel bir fotoğraf daha belleklere kazınan... Belkide
torunlara anlatılan yada dost sohbetlerinde bire bin katarak dillendirilen...
HAVVA UYAR