17 Eylül 2013 Salı

AH! MUSTAFA AH!

Ne demeli şimdi
Bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişine
Göğe mi dokunmalı ucuna mı körpe filizin

Ah Mustafa Ahh. Daha ne zamana kadar sürecek böyle durumlar dersin.. .. Tam diyorum artık rahatlıyorum,  hayatım olması gereken akışında devam etmeye başlıyor. Bir "oh" diyorum içimden Allahım başka dert verme. Verdiklerine şükürler olsun. Ne yapalım, herkesin hayatta bir sınavı var, bizim sınavımızda bu...sağlığımız yerinde, sevdiklerimiz yanımızda, parasal bir sıkıntımız yok.Oğlum istediği bölüme gidiyor, üstelik yakınımda yanımda sayılır. İstediğim an gider görürüm. daha ne Allahtan belanı mı istiyorsun. Binlerce şükret haline...
Dün yıllardır görüşmediğimiz üniversiteden arkadaşım vardı ya hani. En son düğünümüzde gelmişlerdi. Ondan sonra daha görüşmedik işte. Yirmi küsür sene olmuş. Feysten nihayetinde buluştuk. Birbirimizin telefonunu  verdik. Görüşelim diye.Akşam beni aradı. Sesini duyunca çok sevindim. Yıllar önce hiç ayrılmayan bir üçlüydük. Cavide Hatice ve ben...Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. O yıllardaki arkadaşlıklar bambaşkaydı. Şimdilerde kuramazsın öyle arkadaşlıkları. Telefonda sesini duyunca sanki onca geçen seneler silindi dün ayrılmışta bugün "ne yapıyorsun" der gibi olduk. Eskileri konuştuk, gülüştük, arada hüzünlendik. bugüne kadar neler yaptıysak paylaştık.Eski dostlukların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlayarak birbirimizi kalplerimizin en güzel yerine iyice yerleştirdik. Herhalde bir saate kadar konuşmuşuz. Telefonu kapatırken "Havvacığım Mustafa'ya selamlar, tekrar görüşmek üzere" dedi. Bir an durdum. Sadece "görüşmek üzere diyebildim. Telefonu kapattım. Diyemedim seni kaybettiğimi. Artık hayatımda olmadığını, başka diyarlara bensiz gittiğini.... Diyemedim işte...