İncir,
İncir size neyi çağrıştırır
bilemiyorum ama, bana Temmuzun o dayanılmaz sıcağını hatırlatır hep.O yüzünü
yalayan alev gibi birde poyrazı olur, ateş
topunun içindeyim sanırsın. İnciri olgunlaştıran, tatlandırıp
ballandıran da bu sıcağı zaten. Bu yüzden severim belki de sıcağı.
İncir benim belki de olmasını dört
gözle beklediğim tek meyve.Memleketimin incirine de kıymet yetmez hani, başka
memleketlerin incirini de sevmem, yemem de. İllaki memleketimin inciri olacak.
Marketlerde bulamazsınız öyle incirleri.İncirin uzak yerlere ulaşabilmesi biraz
ham toplanması gerekir. O yüzden pek tadı yoktur, balından da bahsetmeye hiç
gerek yok zaten.Nerden biliyorsun derseniz, uzun yıllar incir toplamış
birisiyim. İncirin iyisi satışa çıkmaz. Çünkü dayanmaz.
Temmuzun o sıcağını yiyip dalında
olgunlaşmış,olgunlaştıkça tatlanmış,içine sığmayıp balı akmış bir inciri
düşünebiliyor musunuz?Yerken ağızda bıraktığı tadı anlatmaya kelime
bulamıyorum.Yumuşak, oldukça tatlı, çekirdekleri çıtır çıtır dişlerinin
arasında ezilirken harika bir duygu veriyor.Aşka gekiyor insan birden...
Diyeceğim bahçemdeki incir ağacı bana
küsmüş.Bana bakmadın, zamanında sulamadın beni diye. Haksızda sayılmaz. İki
haftadır dolanıyorum etrafında, mancırların biri bile olmamış. Gönül diyor ilk
incirimi kendi bahçemden yemeyi , ihanet etmeyeyim diyordum, ama en sonunda
dayanamadım.Bari pazardan alayım dedim. Elimin sevdiğinden şöyle bir kilo
aldım.Dolaba koydum. Hafifçe soğusun istiyorum. Sonra afiyetle mideme ve bütün
duyu organlarıma ziyafet çekeceğim.
Gelin beraber paylaşalım.