17 Eylül 2013 Salı

İNCİR

İncir,
İncir size neyi çağrıştırır bilemiyorum ama, bana Temmuzun o dayanılmaz sıcağını hatırlatır hep.O yüzünü yalayan alev gibi birde poyrazı olur, ateş  topunun içindeyim sanırsın. İnciri olgunlaştıran, tatlandırıp ballandıran da bu sıcağı zaten. Bu yüzden severim belki de sıcağı.

İncir benim belki de olmasını dört gözle beklediğim tek meyve.Memleketimin incirine de kıymet yetmez hani, başka memleketlerin incirini de sevmem, yemem de. İllaki memleketimin inciri olacak. Marketlerde bulamazsınız öyle incirleri.İncirin uzak yerlere ulaşabilmesi biraz ham toplanması gerekir. O yüzden pek tadı yoktur, balından da bahsetmeye hiç gerek yok zaten.Nerden biliyorsun derseniz, uzun yıllar incir toplamış birisiyim. İncirin iyisi satışa çıkmaz. Çünkü dayanmaz.

Temmuzun o sıcağını yiyip dalında olgunlaşmış,olgunlaştıkça tatlanmış,içine sığmayıp balı akmış bir inciri düşünebiliyor musunuz?Yerken ağızda bıraktığı tadı anlatmaya kelime bulamıyorum.Yumuşak, oldukça tatlı, çekirdekleri çıtır çıtır dişlerinin arasında ezilirken harika bir duygu veriyor.Aşka gekiyor insan birden...

Diyeceğim bahçemdeki incir ağacı bana küsmüş.Bana bakmadın, zamanında sulamadın beni diye. Haksızda sayılmaz. İki haftadır dolanıyorum etrafında, mancırların biri bile olmamış. Gönül diyor ilk incirimi kendi bahçemden yemeyi , ihanet etmeyeyim diyordum, ama en sonunda dayanamadım.Bari pazardan alayım dedim. Elimin sevdiğinden şöyle bir kilo aldım.Dolaba koydum. Hafifçe soğusun istiyorum. Sonra afiyetle mideme ve bütün duyu organlarıma ziyafet çekeceğim.


Gelin beraber paylaşalım.