KAÇAMAK
Öyledir yazamadım bir türlü bitmeyen
dünya işlerinden...Hafta sonu hayatımın içine kaçamak bir bakış attım yine, hiç
hesapta olmayan, plansız...Planlı olmanın gereğine inanırım da ama arada
plansızlıkta çoook güzel oluyor hani.
Pazar günki geziden bahsetmek
istiyorum biraz. Resimlerinden de anlaşılacağı üzere harika bir doğa gezisiydi.
Lamos Kanyonu imiş gezi güzergâhımız.Silifke' ye bağlı Kızılgeçit Köyü' nde son
buluyor. Mersindeki arkadaşımla bir kaç saatliğine görüşmek için sözleşmiştik.
Ancak arkadaşım böyle bir gezi olduğunu gelmek isteyip istemeyeceğimi
sordu.Hemen balıklama atladım "Neden olmasın" Bir düşündüm hiç uygun
kıyafetim yok, daha da önemlisi ayakkabım yok. Ne yapsam ne yapsam hemen bir
çözüm yolu, ne olabilir? Basit bir babet aldım, bir de dereden geçerken terlik
almamız gerekiyormuş, yedek kıyafet falan... Parmak arası terliğim vardı idare
eder dedim. Üstümüze bir şeyler uydurduk, son hazırlıkları yaptık, yanımıza
basitçe kahvaltılık aldık. Gerçi arkadaşım becerikli, hangi ara hamuru yoğurmuş bilmiyorum ama
sabahleyin ikişer börek bile vardı azzığımızda.Saat sekizde istenilen
yerdeydik.
Gezi başlıyordu. Heyecanlıydım.
Gideceğimiz yere ulaşmak hayli uzun
sürdü. Kahvaltı molası falan derken tam 12.30 gibi kanyon gezimiz başladı.
Geçtiğimiz yerleri çektim elimden geldiğince...Yol boyunca "Dibimizde o
kadar güzel doğa harikaları var ki hiç haberimiz olmayacak bu doğa gurupları
olmasa."diye düşündüm. Çok teşekkürler MERDOG gurubuna bize bu güzel yerleri
tanıttıkları ve doğa severlerle paylaştıkları için. Ne diyebilirim ki ...Doğa
inanılmaz derecede büyüleyici.Her türlü gücü içinde barındırıyor görebilene.
Kanyonun ortasından büyükçe bir dere
geçiyor. Arada derinleşip sığlaşıyor.Etrafında ağaçlar...Bol ceviz ağaçları
gördüm nedense, çam, ladin vb. ağaçlar sıralanmıştı dere boyunca. Suyun
hışırtısı, bazı yerlerde köpük köpük akışı ninni gibiydi.. Yol boyunca yürürken
yolun bittiği yerde çakıl taşlarının, kayaların üzerinden atlayarak, bazen de
derenin içinden geçerek yolculuğumuzu tamamladık. Arada bir serinlemek için
dereye ayaklarımızı soktuk. Birkaç dakikadan fazla tutmak zor, donuyor uyuşuyor ayakları insanın ama ohhhh
diyorsun harika. Yüzenler bile oldu. Biz o kadar tedarikli değildik. İçimizi çekerek
seyrettik ancak. Bir daha ki sefere dedik.
Velhasılı beş saat yürümüşüz. Hiç
yorulmadık sanki. Çok eğlenceliydi. Yol boyunca şarkılar söyledik.Sesimiz
güzelse de değilse de "Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür
dileriz" demek isterdik. Arkadaşımla güzel bir sohpetimiz oldu. Yeni
arkadaşlarla tanıştık. Daha ne
diyebilirim .
Kızılgeçit Köyü'ne geldiğimizde
ayaklarımız bir adım daha atacak durumda değildi. Yyürüyüşü tamamlamanın
verdiği bir keyif vardı içimizde.Bu arada karnımız zil çalıyordu.İlk bulduğumuz
yere oturduk. Öyle acıkmışız ki.. İnsanın yediğinin önemi kalmıyor bazen, zehir
yesen bala dönüşüyor. İşte o anlardan biriydi. Getirdiklerimize yumulduk. Ne
bulduysak yedik. Diğerleri bizden biz diğerlerinden paylaşarak midemiz bayram etti.
Öyle çok yemişiz ki bir süre kıpırdanamadık. Yılanın fareyi yuttuğunda
sindirirken ki hali gibiydi halimiz. Pek komiktik.
Sonrasında eğlence....
Siz hiç davul ve saksafon eşliğinde
dans edildiğini gördünüz mü? İkisi birbirine yakışır mı? Bir de mızıkanın eşlik
ettiğini düşünün ... Çok ilginç bir müzikti. Dans edildi eğlenildi. Çılgın bir
guruptu diyebilirim. Sonrasında dönüş yolu. Otobüslere bindik ve herbirimiz
kendince ne kadar güzel ve doyurucu bir gün olduğunu düşünürken, yüzlerimizde
yorgun ama mutlu ifadeler vardı.
Böyle bir şeyi hiç yapmadıysanız bir
deneyin, inanın kendinizi çok farklı
hissedeceksiniz. En yakınımızda bile görecek o kadar çok güzellikler var
ki uzağa gitmeye hiç gerek yok. Bunu bir kez daha farkettim.Teşekkürler bu
güzelliği farkettirenlere.
H. UYAR