17 Eylül 2013 Salı

KAÇAMAK

KAÇAMAK

Öyledir yazamadım bir türlü bitmeyen dünya işlerinden...Hafta sonu hayatımın içine kaçamak bir bakış attım yine, hiç hesapta olmayan, plansız...Planlı olmanın gereğine inanırım da ama arada plansızlıkta çoook güzel oluyor hani.

Pazar günki geziden bahsetmek istiyorum biraz. Resimlerinden de anlaşılacağı üzere harika bir doğa gezisiydi. Lamos Kanyonu imiş gezi güzergâhımız.Silifke' ye bağlı Kızılgeçit Köyü' nde son buluyor. Mersindeki arkadaşımla bir kaç saatliğine görüşmek için sözleşmiştik. Ancak arkadaşım böyle bir gezi olduğunu gelmek isteyip istemeyeceğimi sordu.Hemen balıklama atladım "Neden olmasın" Bir düşündüm hiç uygun kıyafetim yok, daha da önemlisi ayakkabım yok. Ne yapsam ne yapsam hemen bir çözüm yolu, ne olabilir? Basit bir babet aldım, bir de dereden geçerken terlik almamız gerekiyormuş, yedek kıyafet falan... Parmak arası terliğim vardı idare eder dedim. Üstümüze bir şeyler uydurduk, son hazırlıkları yaptık, yanımıza basitçe kahvaltılık aldık. Gerçi arkadaşım becerikli,  hangi ara hamuru yoğurmuş bilmiyorum ama sabahleyin ikişer börek bile vardı azzığımızda.Saat sekizde istenilen yerdeydik. 

Gezi başlıyordu. Heyecanlıydım.

Gideceğimiz yere ulaşmak hayli uzun sürdü. Kahvaltı molası falan derken tam 12.30 gibi kanyon gezimiz başladı. Geçtiğimiz yerleri çektim elimden geldiğince...Yol boyunca "Dibimizde o kadar güzel doğa harikaları var ki hiç haberimiz olmayacak bu doğa gurupları olmasa."diye düşündüm. Çok teşekkürler MERDOG gurubuna bize bu güzel yerleri tanıttıkları ve doğa severlerle paylaştıkları için. Ne diyebilirim ki ...Doğa inanılmaz derecede büyüleyici.Her türlü gücü içinde barındırıyor görebilene.
Kanyonun ortasından büyükçe bir dere geçiyor. Arada derinleşip sığlaşıyor.Etrafında ağaçlar...Bol ceviz ağaçları gördüm nedense, çam, ladin vb. ağaçlar sıralanmıştı dere boyunca. Suyun hışırtısı, bazı yerlerde köpük köpük akışı ninni gibiydi.. Yol boyunca yürürken yolun bittiği yerde çakıl taşlarının, kayaların üzerinden atlayarak, bazen de derenin içinden geçerek yolculuğumuzu tamamladık. Arada bir serinlemek için dereye ayaklarımızı soktuk. Birkaç dakikadan fazla tutmak zor,  donuyor uyuşuyor ayakları insanın ama ohhhh diyorsun harika. Yüzenler bile oldu. Biz o kadar tedarikli değildik. İçimizi çekerek seyrettik ancak. Bir daha ki sefere dedik.

Velhasılı beş saat yürümüşüz. Hiç yorulmadık sanki. Çok eğlenceliydi. Yol boyunca şarkılar söyledik.Sesimiz güzelse de değilse de "Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz" demek isterdik. Arkadaşımla güzel bir sohpetimiz oldu. Yeni arkadaşlarla tanıştık.  Daha ne diyebilirim .
Kızılgeçit Köyü'ne geldiğimizde ayaklarımız bir adım daha atacak durumda değildi. Yyürüyüşü tamamlamanın verdiği bir keyif vardı içimizde.Bu arada karnımız zil çalıyordu.İlk bulduğumuz yere oturduk. Öyle acıkmışız ki.. İnsanın yediğinin önemi kalmıyor bazen, zehir yesen bala dönüşüyor. İşte o anlardan biriydi. Getirdiklerimize yumulduk. Ne bulduysak yedik. Diğerleri bizden biz diğerlerinden paylaşarak midemiz bayram etti. Öyle çok yemişiz ki bir süre kıpırdanamadık. Yılanın fareyi yuttuğunda sindirirken ki hali gibiydi halimiz. Pek komiktik.

Sonrasında eğlence....

Siz hiç davul ve saksafon eşliğinde dans edildiğini gördünüz mü? İkisi birbirine yakışır mı? Bir de mızıkanın eşlik ettiğini düşünün ... Çok ilginç bir müzikti. Dans edildi eğlenildi. Çılgın bir guruptu diyebilirim. Sonrasında dönüş yolu. Otobüslere bindik ve herbirimiz kendince ne kadar güzel ve doyurucu bir gün olduğunu düşünürken, yüzlerimizde yorgun ama mutlu ifadeler vardı.

Böyle bir şeyi hiç yapmadıysanız bir deneyin, inanın kendinizi çok farklı  hissedeceksiniz. En yakınımızda bile görecek o kadar çok güzellikler var ki uzağa gitmeye hiç gerek yok. Bunu bir kez daha farkettim.Teşekkürler bu güzelliği farkettirenlere.


H. UYAR