DENİZ'İMİN BANA ANIMSATTIKLARI
Nasıl anlatsam acaba
"Deniz" imi size derken aklıma denizde yüzen insanların yüz ifadeleri
geldi. Hiç birinin yüzünde can sıkıntısı, bıkkınlık, suratsız ifadeler
göremeyiz herhalde. Hepsi de mutlu
"oooohh bee..."
havasında suya kendini bırakmış gülen yüzlerden ibaret bana göre.
Evet! evet... Yediden yetmişe insanı
çocuk gibi sevindiren hatta çığlık attıran ender durumlardan biridir
"Deniz"le buluşmak.Kelimenin tam anlamıyla içimizdeki çocuğu açığa
çıkarıyor.Deniz' i gördüğümüz andan itibaren,
önce gözlerimiz parlayıp ışıldamaya, sonra içimize bir coşku dolmaya
başlıyor. Deniz' le buluşma anı ise tarifsiz. Acelece mayoları giyip atıyorsun
kendini Deniz'e. İşte o an müthiş. Kelimeler kifayetsiz duyguları
anlatmaya.Teninde hissediyorsun ılık ılık iyileştirirci dokunuşlarını, kolların
bacakların dans ediyor suyun koynunda,insanın saçlarının suda süzülüşü de bir
ayrı hani. Suyun o inanılmaz
iyileştirici gücünü, herkes içine
girince farklı yaşasa da aynı sonucu verdiğini düşünüyorum.Mutlu, gülen gözler,
sakin, rahatlamış yüz ifadeleri... Bence duyguların suyla terapisi,
özgürleşmesi gibi bir şey bu. Sanki ne varsa kötü olan içinde, çekip alıyor,
hafiflemiş bir benlik kalıyor geriye. İşte bu diyorsun hayat.
Deniz'in yeşille birleşmesi daha bir
ayrı hava katıyor onun iyileştirici gücüne . Baktığın andan itibaren o
renklerin ruhuna işleyişi bambaşka. Turkuaz belki de renklerin kraliçesi.
Ondaki asalet nerede var? Sadece izlemek bile yetiyor ruhumuzu iyileştirmeye.
Yüzüyorsun, yüzüyorsun, yüzüyorsun kalp atışların iyice
hızlanıp kalbin: "Tamam! artık beni dinlendir, yoksa seni yarı yolda
bırakırım" deyince, uzanıveriyorsun
Deniz'in üzerine usulca, 'oohh' diyerek
derin nefesler alıp veriyorsun, sakinleşiyorsun sonra. Kapatıyorsun gözlerini
bir süre, sadece uzanıyorsun denizin üzerinde öylece kalıyorsun.Hafifçe sallıyor seni, bir beşik gibi.Dalgalar arada
bir yüzüne minik damlalar atıyor, nazlanıyor sana birazcık.Sonra kulaklarına
dolan suyun basıncı seni başka bir boyuta taşıyor sanki. Başka bir alemdesin
artık, sesler çok uzaktan geliyor, net duyulmuyor, uğultu halinde duyuluyor.Kendi
konuşmaların bile başka, sanki ses senin sesin değil, başka biri var içinde oradan geliyor. Dış dünyayla tam bir
soyutlanma hali, bulunduğun ortamdan başka aleme dalma hali.Saatlerce öylece
kalmak geliyor insanın içinden. Beynini bütün duygu ve düşüncelerden boşaltarak
öylece kalmak...
O ara ya birileri rahatsız ediyor ya
da dalgalar öyle şiddetli geliyor ki, " kalk üstümden diyor yeter
yattığın" atıveriyor seni üzerinden.Yeniden gerçekliğe dönüyorsun. Çocukların
neşeli bağırışları, küme oluşturmuş insanların sohpetleri , muzipçe
birbirlerine takılmaları,su şakası yapanların çığlıkları, birbirlerini cuum
diye denize atanların sesleri, şrap şrap kulaç atarak suyu ortadan yaranların
sesleri, uzaktan geçen motorların denizi yırtarak geçişleri karışıyor
birbirine...
Şöyle bir şey olsa keşke. İnsan
istediğinde bir kapı açabilse o başka boyuta.Orada bir süre kalabilse öylece,
hiç düşünmeden, bütün duygu ve düşüncelerinden soyutlayarak kendini. Hayat
dursa bir an, her şey dursa, sonra yeniden anlam bulsa her şey...
İşte 'Deniz' im böyle birşey.
Deniz'im çoşkulu, ışıl ışıl parlıyor.İnsana mutluluk, neşe, huzur, güven veriyor.Her şeyden daha önemlisi hayat
veriyor ,ışık oluyor içimdeki hayata.
H. UYAR